Seyyid Fehim Arvasî Hazretleri

Van

(d.1825 / ö.1895)

Doğu Anadolu'da yetişen büyük velilerdendir. Silsile-i Aliyye denilen büyük velilerin oluşturduğu zincirin otuz üçüncü halkasıdır. Osmanlı Devleti'nin son döneminde yaşamıştır. Seyyittir. Hazreti Şeyh ve Allame gibi lakapları vardır. Arvasi denmekle meşhur, babası Seyyid Abdülhamid Arvasi'dir. Annesi, aynı ailenin Doğubayezıd kolundan Seyyid Hacı İbrahim Efendi'nin kızı Seyyide Emine Hanım'dır. 1241 (m.1825) yılında Van'ın Bahçesaray "Müküs" ilçesine bağlı Arvas (Doğanyayla) köyünde doğdu. 1313 (m.1895) yılında aynı köyde vefat etti. Kabri oradadır ve sevenleri tarafından ziyaret edilmektedir. Seyyid Fehim Hazretleri, küçük yaşta babasını kaybetti ve annesinin hi­mayesinde büyüdü. Arvas ve Müküs'te bulunan medreselerde dinî ilimlerdeki tahsilini ilerletti. Bir ara tahsile ara verdiyse de bir süre sonra Cizre'ye giderek, Mevlana Halid Bağdadî Hazretleri'nin halifelerinden Şeyh Halid-i Gezeri Hazretleri'nin ders halkasına katıldı. Kısa sürede mertebeler aşarak sülukünu tamamlayıp hilafet aldı. Bu arada yarım kalan tahsilini de tamamlamaya muvaf­fak oldu. Seyyid Fehim Hazretleri, Cizre dönüşünde Van'a uğradı. O sırada büyük veli Seyyid Tahay-ı Hakkâri Hazretleri de Nehri'den Van'a gelmiş bulunuyor­du. Seyyid Sıbgatullah Efendi, Taha-i Hakkâri Hazretleri'ne intisapta bulundu. Kısa sürede mertebeler aşarak hilafet aldı. Van valisi kendisinin Van'da kalma­sı için ısrarda bulunda ise de o: "Şu anda Efendimin ziyareti için Nehri'ye gidiyorum. Efendim Seyyid Taha Hazretleri izin verirlerse kalırım" buyurdu. Durumu mürşidine arz edince Taha-i Hakkâri Hazretleri: "Yok Molla Sıbgatullah! Van halkı dun himmettir (Yani eksik ve kısa himmetlidir). Van'ın manen fethi senin ve benim elimde değildir. Keşfen Van'ın irşadının sizin soyunuzdan Seyyid Fehim'e verildiğini görüyorum. Bu da geçici olarak sürer. O zatın da halen hayatta olup olmadığını bilmiyorum" buyurdu. Seyyid Sıbgatullah Hazretleri: "O zat amcamın oğludur. Cizre'de tahsilde bulunmaktadır. İlmiyle şim­diden şöhrete ulaşmıştır" dedi. Seyyid Taha Hazretleri: "Bir başka gelişinde o zatı muhakkak bana getir" buyurdu. Seyyid Sıbgatullah Hazretleri Nehri'ye ikinci gelişinde çok genç yaşta bulunan Seyyid Fehim Hazretleri'ni de yanında getirdi. Ziyaret sonu dönüşü için Sıbgatullah Hazretleri'ne izin verdiği halde Seyyid Fehim Hazretleri'nin yanında kalmasını bildirdi. Kısa sürede yüksek makamlara erişen Seyyid Fehim Hazretleri hakkında Seyyid Taha el-Hakkâri Hazretleri: "Başkalarının altı ayda aldığı mesafeyi, Seyyid Fehim yirmi dört saatte aldı'' buyurdu. Çok zeki olan Seyyid Fehim Hazretleri'nin ilim tahsiline devam etmesini istedi ve onu, Muş ilinin Bulanık ilçesinin Abirî köyündeki Molla Rasul Sıbkî'ye gönderdi. Yolcu ederken de şöyle buyurdu: "Sen zeki ve tedkik edici bir ilim talibisin. Suallerine hocalar tatmin edici cevap veremezler ve rahatsız olurlar. Derslerin takibi sırasında bir zorlukla kar­şılaşırsan, onları rahatsız etme. Elini göğsüne koy ve beni hatırla. İnşallah derhal müşküllerini hallederim" buyurdu. Bir müddet daha ilim tahsilinden sonra yine hocası ve mürşidi Seyyid Taha el-Hakkâri Hazretleri'ne döndü. Son derece edepli olan Seyyid Fehim Hazretleri elinden geldiğince mürşidine hizmette bulundu. Mürşidi tarafından yapılan her imtihanı başarı ile sona erdirdi. Bir defasında mürşidi ona: "Yeter Molla Fehim! Benim kanaatime göre bugün ilimde bir ummansınız. Seyyid Şerif Cürcanî Hazretleri'nden sonra ilimde seyyitlerin yüzünü siz güldürdünüz. Bu ilmi bu kadar yere sermeyiniz" buyurdu. Seyyid Fehim Haz­retleri ise: "Bu ilimden bütün istifadem, hazretinizin bir nazarıyla olana yetişememiştir. Bendeniz menfaatimi arıyorum" diye cevap verdi. Bunun üzerine Seyyid Taha Hazretleri onu kucakladı, gecenin karanlığında cihanı aydınlata­cak manevî nurlar ihsan etti. Elini tutarak beraber mescide gittiler. Seyyid Fehim Arvasî Hazretleri, insanlara İslam'ı öğrettiği gibi, cin tay­fasına da anlatırdı. Cinlerden dört binden fazla talebesi vardı. Bir gece rüyasında Rasulüllah Efendimiz'i gördü. Efendimiz ona: "Abdülhakimin terbiyesini sana ısmarladım" buyurdu. Bu emir üzerine Abdülhakim Efendi'nin terbiyesine daha çok ihtimam gösterip, onu tasavvuf­taki "Velayet-i Ahmediyye" derecesine ulaştırdı. Seyyid Fehim Hazretleri, Seyyid Abdülhakim Efendiye zahir ve bâtın ilimlerinde icazet ve hilafet verdi. Tasavvufta Nakşibendiyye, Kadiriyye, Sühreverdiyye, Çeştiyye ve Kübreviyye yollarından yetkili kıldı. Bitmek tükenmek bilmeyen gayreti ile günlerini geçirdi. Ömrünün son günlerine doğru rahatsızlığı fazlalaştı. Bir Cuma günü hasta haliyle camiye git­ti. O gün halifesi ve oğlu Seyyid Muhammed Emin Efendi beliğ ve hazin bir hutbe okudu. Cemaatin tamamı bu hutbenin tesiriyle ağlaştılar. Seyyid Fehim Hazretleri cuma namazını oturarak kıldı. Sonra da Seyyid Abdülhakim Efendi, Seyyid Muhammed Emin Efendi, Halife Derviş Efendi, Halife Ali Efendiler ki dört halifesini yanına çağırdı ve vasiyetini şöyle bildirdi: "... Muhammed Emin yerime bırakılmıştır. Benden sonra benim yerime hizmet edecektir. İnce kalplidir ve bize karşı sevgisi çok kuvvetlidir. Benden sonra fazla yaşayacağını sanmıyorum. Ondan sonra Seyyid Abdülhakim mut­lak olarak yerime ikame buyrulmuştur. Kendisi Arvas'ta olsun, Başkale'de olsun, İstanbul'da olsun. Ona itaat ediniz. Onun rızası benim rızamdır. Ona muhalefet, bana muhalefettir" buyurarak Seyyid Abdülhakim Efendi Hazretleri'nin zamanla İstanbul'a geleceğini işaret etti. Vasiyetinden önemli parçalar şunlardır: "Kitaplarımı Arvas Kütüphanesi'ne vakfettim. Benim bildiğim kadarı ile kimseye borcum yoktur. Şayet varsa, Muhammed Emin tereddütsüz versin... Benden sonra çok fitne çıkacak, kadınlardan hayâ perdesi kalkıp, çarşı pazarda dolaşacaklar. İslam, Abdülhamid Han'la kaimdir" buyurdu. Bir ara Seyyid Abdülhakim Efendi'ye dönerek: "Cenabı Hakk sizi koruyacaktır" buyurdu. 1313 (m.1895) yılında Hakk'ın rahmetine kavuştu.

Yüce Allah sırrını mukaddes ve mübarek kılsın.