Sultan Veled Hazretleri

Konya

(d.1226 / ö.1312)

Konya'da yetişen büyük Allah dostlarındandır. Mevlana Celaleddin-i Rûmî'nin ortanca oğludur. 623 (m.1226) yılında Karaman'da doğdu. Gönlü şefkat ve merhamet dolu Mevlana, evlatlarını çok severdi. Bir gün oğullarından Sultan Veled'i sağ tarafına, Alâeddin Muhammed'i de sol tarafına almış oturuyordu. Bu sırada yeşil elbiseli, nur yüzlü bir zat gelip, selam verdi. Mevlana'dan izin alarak, Sultan Veled'i alıp götürdü. Bir saat sonra geri getirip babasına teslim etti. O zat: "Yâ Hazret-i Mevlana! Bu güzel yavrunuz, neslinizi devam ettirecektir. Dünyada pek çok kimsenin hidayete ermesine, doğru yola kavuşmasına sebep olacaktır" deyip ayrıldı. Sultan Veled, küçük yaştan itibaren kendini ilme verdi. Kısa zamanda yüksek derecelere erişti. Mükemmel bir seviye kazandı. Bununla ilgili olarak Mevlana Hazretleri oğlu Sultan Veled'e: "Ey oğlum Sultan Veled! Benim dünyaya gelmemin sebebi, sensin. Kal­bim, ma'rifetler, Allahü Teala'nın zat ve sıfatlarıyla ilgili bilgilerle doludur. Bu bilgilerin tamamını sana öğretmekle görevliyim" buyurdu. Bir defasında yine: "Oğlum Sultan Veled! Çok talihli ve bahtiyar biridir. Ömrünün hep rahat ve huzur içinde geçeceğini ümit ediyorum" buyurdular. Sultan Veled, her bakımdan babasına çok benzerdi. Onu tanımayanlar, Mevlana'nın kardeşi sanırlar, oğlu olduğunu tahmin edemezlerdi. Sultan Veled, evlenme çağına geldiğinde, babası ona, en çok sevdiği ta­lebelerinden Selahaddin Zerkûb'un kızı Fatıma Hatun'u nikâh etti. Fatıma Ha­tun da Mevlana Hazretleri'ne çok hürmeti olan, çok saliha, keşf ve keramet sa­hibi biri hanım idi. Her ikisinden, evliyanın büyüklerinden Ulu Arif Çelebi gibi biri muhterem zat dünyaya geldi. Sultan Veled'in gençliğinde, Konya'ya Şems-i Tebrizî gelerek, Mevlana ile tanıştılar. Tasavvufla ilgili ilimlerde Mevlana ile pek çok sohbetlerde bu­lundular. Öyle ki, bazen sabahlara kadar sohbetin devam ettiği günler olurdu. Baş başa yaptıkları bu sohbetlerde bazen Sultan Veled de bulunur, onlara hiz­met ederdi. Beraber oldukları zaman onların yanma Sultan Veled'den başkası giremezdi. Bu hal, günlerce devam etti. Bazı hasetçilerin sözlerinden dolayı Şems-i Tebrizî Hazretleri, Konya'yı terk edip, Şam'a gitti. Onun ayrılığına dayanamayan Mevlana Hazretleri, oğlu Sultan Veled'i Şam'a göndermeye karar verdi. Sultan Veled, kısa sürede hazır­lıklarını tamamlayıp, Şam'a gitti. Onu, babasının tarif ettiği handa genç biri­siyle sohbet ederken buldu. Mevlana'nın durumunu anlattı. Kendisinin Kon­ya'ya dönmesi için yalvardı. Şems-i Tebrizî de onu kırmayıp, tekrar Konya'ya döndüler. Mevlana ve bütün Konya halkı Şems-i Tebrizî ve Sultan Veled'i karşıla­mak üzere yollara döküldüler. Bir öğle üzeri Şems atın üzerinde, Sultan Veled atın yedeğini tutarak yavaş yavaş gelmekte olduklarını gören Mevlana, büyük bir heyecanla koşup, Şems-i Tebrizî Hazretleri'ne sarıldı. Birlikte medreseye döndüler. Bu arada Şems-i Tebrizî, Mevlana Hazretleri'ne: "Benim bir serim (başım), bir de sırrı vardır. Başımı sana feda ettim. Sırrımı da oğlun Sultan Veled'e verdim. Sultan Veled'in bin yıl ömrü olsa da hepsini ibadetle geçirse, ona verdiğim sırra, yani evliyalıkta ilerlemesine sebep olduğum derecelere kavuşamaz" buyurdu. Mevlana'nın halifelerinden Hüsameddin Çelebi, 1284 yılına kadar tale­beleri irşad eyledi. Onlara doğru yolu gösterdi. 683 (m.1284) yılında vefat edince yerine Sultan Veled halife olup, bu görevi üstlendi. Hayatının sonuna kadar sünnet-i şerifeyi yayıp, bid'atleri ortadan kaldırmaya çalıştı. Sultan Veled, 712 (m.1312) yılında, seksen dokuz yaşında iken ölüm hastalığına yakalandı. Hastalığı sırasında yedi gün Konya'da zelzele oldu. Her­kesin telaşa düştüğünü görünce onlara: "Üzülmeyiniz ve telaş etmeyiniz. Bu benim vefat edeceğimin haberidir. Zahiren sizden ayrılacağım, fakat her zaman manen aranızda olacağım. Bundan kimsenin şüphesi olmasın" dedi. Vefatında nereye defnedileceği hakkında görüş ayrılığı çıktı. Çelebi Celaleddin, bu hususta Mevlana Hazretleri'nin ruhaniyetinden yardım istenme­sini teklif etti. Sonradan Babası Mevlana Hazretleri'nin yanı başına defnedilme­sine karar verildi. Büyük bir cemaatle kılınan namazdan sonra bahsedilen yerde defnedildi.

Yüce Allah sırrını mukaddes ve mübarek kılsın.