BALİ EFENDİ (SERKAN) HAZRETLERİ
(d.? / ö.1572)
Bu zatın babası, Sultan Beyazıd'ın oğlu Sultan Ahmed'in hocası idi. Bâli Efendi Hazretleri, Tire'de doğdu. Tahsilini tamamladıktan sonra İstanbul'daki Kepenkçi Medresesi'ne yirmi akçe maaşla tayin edildi. Hocası Hayreddin Efendi idi. Tarikata intisabı, gördüğü bir rüya üzerine olmuştur. Bursa’da ilim tahsili sebebiyle bulunurken bir gece rüyasında zikir sesi duyar. Sesin geldiği binaya girince, içeride dervişlerin halka teşkil edip zikrettiklerini görür. Onlardan şeyh olduğunu sandığı zat başını kaldırıp kendi aralarına katılmasını ister. Bâli Efendi de: "Şu sırada tahsil ile meşgulüm. Size katılırsam tahsilim yarıda kalır" diyerek ayaklarına yüz sürmek isterken uyanır. Birkaç yıl sonra İstanbul'da arkadaşlarıyla çarşıda dolaşırken bir zaviyeden zikir sesi işitir. O anda sanki iradesi kaybolur ve kendini zaviyenin içinde bulur. İçeri girdiğinde, rüyasında gördüğü zikir meclisi ile aynen karşılaştığını anlar. Zaviyenin şeyhi ona: "İman edenlerin kalplerinin Allah'ın zikriyle huşu bulmak vakti gelmedi mi?" mealindeki Hadîd suresinin 16. ayetini okur. Bâli Efendi, daha sonra adının Ramazan Efendi olduğunu öğrendiği bu Halveti şeyhine intisap eder. Ramazan Efendi miladî 1566 yılında vefat edince, irşad görevini yürütmek üzere Bâli Efendi onun yerine geçer. İstanbul'daki Kurşunlu zaviyesinde hayatının sonuna kadar irşad görevini sürdürmüştür. Bâli Efendi Hazretleri, 980 (m.1572) yılında vefat etmiş ve zaviyesinin yakınlarına defnedilmiştir. Hazret, nefsiyle çok mücadele eden, gece gündüz ibadet ve kulluk hizmetiyle meşgul olan, dünyaya rağbet etmeyen çok cömert bir zattı. Kimseye boyun eğmez, kimseden hediye ve yardım kabul etmezdi. Hayatı boyunca devlet kapısına gitmedi. İdarecilerden herhangi bir istekte bulunmadı. Serhad gazilerine devamlı yardım göndererek malıyla da Allah yolunda cihada devam etti. Değişik şekilde kerametlerinden bahis olunmuştur. Allah'ın rahmeti üzerine olsun.