HÜSAMEDDİN UŞŞÂKÎ HAZRETLERİ
(d.1475 / ö.1594)
Halvetiyye şubelerinden Uşşâkiyye tarikatının piridir. Büyük veliler safında ileri gelenlerden, kutupluk mertebesine kadar yükselmiş, kemalin en son makamına erişmiştir. Kemalât ve irfan sahibidir. Adı Hasan, lakabı Hûsameddin'dir. Hicri 880 (m.1475) yılında Buhara'da dünyaya gelmiştir. Buhara'da Hacı Tebrek adında bir zatın oğludur. Babasının nezaret ve himayesinde öğrenimini tamamlayarak ilim ve irfan sahibi bir delikanlı olmuştur. Babasının vefatı kendisini çok üzmüş, aşırı bir üzüntüye düşmüştür. Böylece acılı bir haldeyken daldığı mana âleminde kendisine: "Beyhude yere ticaretin zahmetini çekmek, ehl-i hakikat için ziyandır. İsteğin ahiretten zevk almak, amacın "Ticâreten len tebûr" (sonu gelmeyen, tükenmeyen ticaret demektir) ise, kesret çarşısından yüz çevirip, Anadolu'nun güzel şehirlerinden Uşak'ta oturan Şeyh Ahmed Semerkandî Hazretleri'ne varıp mürid ol ve uzlet köşesine çekil" denilmiştir. Daldığı âlemden uyanınca kendisinde bir an önce mürşidine kavuşma arzusu belirmiş, pederinden miras kalan mal, servet ve kurulu ticaret düzenini kardeşi Mehmed Çelebi'ye bırakarak, kendini dünyaya bağlayan bütün bağlardan kurtulmuştur. Kendisini, içini yakan aşk ateşinin kılavuzluğuna bırakıp, yaya olarak yola çıkmış ve aylarca zahmetli yolculuklardan sonra Uşak şehrine gelmiştir. Kendini Şeyh Ahmed Semerkandî Hazretleri'ne iradesini teslim etmiştir. Kısa zamanda kemale ve velayete kavuşarak veliler safına geçmiştir. Şeyh Ahmed Semerkandî Hazretleri'nin ahirete göçmesinden sonra, onun irşad makamına oturarak kısa zamanda şöhreti etrafta güneş gibi parlamaya ve daha uzaklara yayılmaya başlamıştır. O sıralarda Manisa'da vali olan III. Sultan Murad kendisine bir mektup göndererek saltanata nail olabilmesi için teveccühlerini istirham etmiştir. Hazret daha mektubu açmadan, onu getiren zata hitap ederek: "Şehzade falan günde saltanat tahtına oturacaktır. Şimdiden İstanbul'a gitmeye hazırlansın" cevabını verdi. Sultan III. Murad bu haberi alır almaz hazırlığa başladı. Şeyh hazretlerinin dediği günde saltanat tahtına oturdu. Bu olay üzerine III. Murad'ın Şeyh hazretlerine karşı büyük sevgi ve güveni bir kat daha arttı. Kendisini İstanbul'a davet etti. Aksaray civarında oturması için kendisine bir ev tahsis ettirdi. Şeyh Hüsameddin Efendi'nin padişaha olan yakınlığından yararlanmaya çalışan mansıp ve mevki düşkünleri ona rahat vermiyor, durmadan eşiğini aşındırarak rahatsız ediyorlardı. Bu durumdan sıkılan Şeyh Hazretleri, tekrar Uşak'a dönmesi için padişahtan izin istediğinde bu isteği kabul edilmedi. Padişahın emriyle Şeyh Hazretleri’ne kendi adına bir tekke ve dergâh inşa ettirdi. Kasımpaşa'da, Uşşâkî adıyla anılan bu dergâhta uzun zaman inziva hayatı yaşayan Şeyh Hüsameddin Uşşâkî Hazretleri, burada da kendini mevki düşkünlerinin elinden kurtaramadı. Padişaha, Hicaz'a gideceğini bildirerek yola çıktı. Evvela Beytullah'ı tavaf etti. Sonra Medine'ye dönerek Rasulüllah Efendimiz'in Ravza'sını ziyaret edip geriye döndü. Konya'ya geldiğinde rahatsızlandı. Hicri 1003 (m.1594) yılında, 120 yaşlarında bulunduğu halde Allah'ın rahmetine kavuştu. Beldenin valisi tarafından namazı kılındıktan sonra, müridlerince cenazesi İstanbul'a getirilmek üzere teslim alınmış, fakat vali: "Cenaze bu uzun yolda bozulur, bunun için iç organlarını çıkarıp temizleyelim, ondan sonra götürürsünüz" demişse de müridleri bu teklifi kabul etmemişlerdir. İstanbul'a gelindiği vakit, Şeyh Hazretleri'nin naaşında hiçbir değişiklik olmamış, yeni ruhunu teslim etmiş gibi Kasımpaşa'daki dergâhlarına defnedilmiştir. Hüsameddin Uşşâkî Hazretleri İstanbul'a geldiği vakit, Ümmi Sinan Hazretleri'nden de tarikat hırkası giyerek kendisinden Halvetilik feyzi almıştır. Şeyh Ahmed Semerkandî Hazretleri'nin Kübreviyye ve Nuri Bahşiyye tarikatları ile Halvetiliği mezcederek Uşşâkîlik tarikatını kurmuştur. Şeyh Müştak Kadiri Hazretleri’nin, onun büyüklüğünü aksettiren şu beyti ne kadar yerindedir:
Eğer bir anda vâsıl kûy-i yâre cümle müştakı,
Negâh-ı himmet eylerse Hüsâmeddîn-i Uşşâkî.
Niyazî-i Mısrî Hazretleri'nin de Hüsammedîn-i Uşşâkî Hazretleri'nin yanında bir müddet halvet ettiği ve "Mısrî Kuyusu" denilen kuyuyu kazdırdığı söylenir. Sivas Mebusu Edip Efendi de Hazreti Pir'in ruhaniyyetinden:
Hüsam-ı himmetinle ejder-i nefs-i zebûn eyle,
Meded ey Pir-i canperver Hüsâmeddîn-i Uşşâki,
beytiyle kendisinden yardım dileğinde bulunmuştur. Kendisinden sonra tarikatı beş kola ayrılmış, her biri ayrı isim almıştır.
Ruhu şad, makamı cennet olsun.