GÜL BABA HAZRETLERİ

İstanbul

(d.? / ö.?)

Rivayete göre bir gün Sultan II. Bayezid sadrazamı ile ava çıkmış. O za­manlar, Beyoğlu koruluklarında bir süre avlanmışlar. Akşama doğru sağanak halinde bir yağmur başlamış. Sığınacak bir yer ararken, gül kokusu duymaya başlamışlar. Atlarını kokunun geldiği tarafa doğru sürdüklerinde, bir gül bah­çesi ortasında, küçük bir kulübe görmüşler. Kulübeye yaklaştıklarında, kapısı aralanmış ve nur yüzlü bir ihtiyar gö­rünmüş, padişahı ve sadrazamı içeriye davet etmiş. Oturmuşlar ve bir süre soh­betten sonra, padişah sormuş: "Burada tek başına ne yapıyorsun?" İhtiyar cevap vermiş: "Güllerle uğraşıyorum. Tek dostum güllerdir. Bunun için de, bana Gül Baba derler." Padişah: "Merak ettim. Güllerin hepsi iki renkli, sebebini anlayamadım?" Gül Baba mütevazı bir şekilde cevap vermiş: "Sadece sarı-kırmızı renkleri severim de onun için sultanım." O gece kurulan dostluk devam etmiş. Padişah, canı sıkıldıkça Gül Baba Hazretleri'ni ziyarete başlamış. Bu ziyaretlerden birinde, Gül Baba Hazretleri, Sultan Bayezid-i Veli'ye iki gonca gül vermiş ve: "Padişahım! Kendimi iyi hissetmiyorum. Bu güller, fakir gönlümün he­diyesi olsun. Lütfen kabul buyurun efendim" demiş. Padişah gülleri almış ve çok da duygulanmış: "Böyle deme Gül Baba! Allah sana uzun ömürler versin. Ama bir gün Yüce Rabbimizin emri geldiğinde ardından nasıl bir eser bırakılsın istersin?" diye sormuş. Gül Baba Hazretleri, oturduğu yerden hafifçe doğrulmuş, ileride görünen tepeyi işaret ederek: "Ruhumu şad etmek istersen, karşıdaki tepeye bir mektep yaptır sultanım. Bu mektebin arması da sarı-kırmızı olsun" demiş. Bunun üzerine Sultan II. Bayezid, o yıl Galatasaray Sultanisi'ni yaptır­mış, Gül Baba'ya da görev verilmiş, Padişah ile Gül Baba'nın o günden sonra bir daha görüşmeleri nasip olmamış. Gül Baba vefat edince, gül bahçesinin ortasında açılan kabrine defnolunmuş.

Yüce Allah sırrını mukaddes ve mübarek kılsın.