Taşkesenli İbrahim Efendi Hazretleri
(d.1855 / ö.1927)
Anadolu'da yetişen velilerdendir. 1272 (m.1855) yılında Bingöl'ün Karlıova ilçesine bağlı Hacılar köyünde doğdu. Babası Molla Muhyiddin Efendi'dir. Küçük yaşta tahsil hayatına başlayan İbrahim Efendi, çeşitli medreselerde eğitim gördü. Amcasının oğlu Şeyh Ahmed Efendi'nin sohbetlerinde kemale erdi. Hocası Ahmed Efendi ile Erzurum'a gidip Taşkesen köyüne yerleşti. İbrahim Efendi 1914 Rus savaşında Kafkas cephesinde talebeleri ile birlikte savaştı. Sarıkamış yakınlarındaki savaş sırasında bir şarapnel parçası ile ayağından yaralandı ve topal kalmasına sebep oldu. Bundan sonra "Topal Şeyh" olarak da tanındı. Birinci Dünya Savaşı, Erzurum'un işgali, Ermeni zulmü ve Cumhuriyet'in ilk yıllarında meşakkatli biri hayat sürmesine rağmen, talebe yetiştirmekten vazgeçmedi. Bazı gereksiz sebeplerden dolayı 1926 yılında tutuklanarak Hınıs mahkemesince, Harput (Elazığ) İstiklal Mahkemesi'ne sevk edildi. Yaralı ayağına ve Şubat ayının çetin kış şartlarına rağmen yaya olarak Elazığ'a gönderildi. Elazığ İstiklal Mahkemesi tarafından İzmir'de mecburî ikamete tabi tutuldu. Bu arada köydeki evi, eşyası, hayvanları ve kütüphanesine, devlet tarafından el konuldu. Hanımı ve çocukları parasız ve açıkta kaldı. Erzurum ve Pasinler'de akraba ve dostlarının yanına sığınmak mecburiyetinde kaldılar. İzmir'de iken bölge halkı tarafından sevilmeye başlayan İbrahim Efendi, bir süre sonra Demirci ilçesine sürgün edildi. Talebelerinden Şeyh Muhammed şöyle anlatıyor: "İzmir'de iken bir gün Bitlis'ten bir telgraf aldım. Şeyh Abdurrahman Tâğî'nin ailesinin İzmir'e sürgün edildiği bildiriliyor, ikametleri için büyükçe bir ev tutulması isteniyordu. İzmir'in yabancısı olduğumuz için şaşırıp kaldım. Sıkıntı ve moral bozukluğu içinde hocam İbrahim Efendi'nin huzuruna gittim. Durumu anlattım. Hocam biraz düşündükten sonra bana dönerek: "Rahat ol! Ev aramayı bırak! Şeyh Hazretleri’nin ailesi İzmir'e gelmeyecektir" dedi. Ben de rahatladım ve ev aramaktan vazgeçtim. Aradan birkaç gün geçtikten sonra bir telgraf daha aldım. Bu defa, şeyh Hazretleri'nin ailesinin yola çıktığı bildiriliyordu. Büyük bir telaşla evden çıktım. Yolda İbrahim Efendi'ye rastladım. Ona bakmadan yanından geçmek istedim. O kolumdan tutarak: "Hayrola Muhammed bu ne telaş?" dedi. Ben de sinirli bir şekilde: "Siz şeyhin ailesi gelmeyecek dediniz. Bugün bir telgraf aldım. Şeyhin ailesi yola çıkmış buraya geliyormuş" dedim. İbrahim Efendi tebessüm ederek gayet ciddi: "Ben Allahü Teala'ya yemin ederim ki, Şeyh'in ailesi İzmir'e gelmeyecek. Bunun için telaşlanma ve ev de arama" dedi. Artık şeyhin ailesinin kesinlikle İzmir'e gelmeyeceğine inandım. Ama beni bu sefer yolda başlarına bir şey geleceği düşüncesi kapladı. Birkaç gün sonra aldığım telgrafta şeyh hazretleri'nin ailesinin mecburî ikametinden vazgeçildiği, bu yüzden Nurşin'e geri döndüğü bildirildi. İbrahim Efendi Hazretleri, 3 Kasım 1927 yılında Demirci'de vefat etti ve buraya defnedildi. Sevenleri tarafından bir de üzerine türbe yaptırıldı. 1954 yılında türbenin üzerinden yol geçeceği için, kabrinin nakli gerekti. Durum oğlu Abdülkuddüs Efendi'ye bildirildi. Nakil için önce oğlundan izin istendi. Abdülkuddüs Efendi, babasının naaşını Erzurum'a nakledeceğini bildirerek yola çıktı. Demirci'ye gelinip kalabalık bir cemaatle kabir açıldı. 27 yıl boyunca toprak altında kalan İbrahim Efendi'nin kefeninde en ufak bir leke yoktu. Durum Erzurum ve Demirci'de büyük yankı uyandırdı. Taşkesenli Şeyh Ahmed Efendi'nin oğlu Şeyh Mehmed Sırrı Efendi'nin nezaretinde ve büyük bir cemaatle Taşkesen köyüne nakil ile defnedildi. Kabri halen ziyaretgâhtır. Tasarrufunun devam ettiği ziyaretçileri tarafından ifade edilmektedir.
Yüce Allah ruhunu mukaddes ve mübarek eylesin.