HASAN ZARİFİ EFENDİ HAZRETLERİ
(d.1477 / ö.1576)
Büyük velilerden olup, 882 (m.1477) yılında, Rumeli'de, Siroz şehrinde doğdu. 984 (m.1576) yılında İstanbul'da Boğazkesen Hisarı’nda (Anadolu Hisarı) vefat etti. Yaşadığı devir, Sultan Selim Han ile oğlu Sultan Murad Han devridir. Hasan Zarifi Efendi Hazretleri, tahsilini İstanbul'da tamamladı. Osmanlı âlimlerinin en büyüklerinden olan Kemalpaşazâde'nin talebesi olmakla şereflendi. Sonra tasavvuf yoluna girmek istedi. Halvetiyye büyüklerinden Zeynüddin-i Hafi Hazretleri'nin yolunu devam ettiren Pir İbrahim Gülşenî Hazretleri'nin sohbetlerinden yararlandı. Hasan Zarifi Efendi, Bursa'da sevdikleri tarafından inşa edilen dergâhla bir zaman ilim ve edep öğretmekle meşgul oldu. Sonra hac için yola çıkıp Mısır'a vardığında, orada Cami-i Müeyyed'de Pir Gülşenî Hazretleri ile görüştü. Birlikte hac ettiler. Pir Gülşenî Hazretleri, Hasan Zarifi Efendi ile İstanbul'a vardıklarında, Sultan Süleyman Han ona: "İstanbul'da kalmanız iyi olmaz mı?" diyerek arzusunu bildirdiğinde, Gülşenî Hazretleri: "İhtiyarız. Tahammülümüz yoktur" dedi. Bunun üzerine Sultan Süleyman Han: "Bir sevdiğinizi bıraksanız da istifade etsek" dediğinde, Pir Gülşenî Hazretleri Hasan Zarifi Hazretlerini bu hizmete layık görüp İstanbul'dan ayrıldı. Hasan Zarifi Efendi Hazretleri, Kumkapı yakınında, kiliseden çevirme bir mahalle mescidi edinip orada hizmete başladı. Sonra orası bir zelzele sonucu yıkılınca Maktul İbrahim Paşa'nın hanımı Muhsine Hatun, yeniden bir cami ve dergâh yaptırıp, Hasan Zarifi Efendi Hazretleri'nin hizmetine verdi. Zarifi Efendi burada sohbetleriyle çok talebe yetiştirdi. Yüz yılı aşan uzun ömrü boyunca ibadet ve doğru yolu insanlara anlatmakla meşgul oldu. Sonra Boğazkesen Hisarı’na yerleşti. Bir iş için taşa ihtiyaç duyulmuştu. Bu sebeple Hisar kayalıklarından aşağıya taş yuvarlayıp, bunları alıp götürüyorlardı. Taşlar yuvarlanıp aşağıya inerken asla Hasan Zarifi Efendi Hazretleri’nin kabri üzerine gelmiyordu. Sağından veya solundan aşağıya doğru iniyorlardı. Bu işle uğraşan taşkesen mimar Hıristiyan olup, birkaç defa bu durumu görünce hayretler içinde kaldı. Velilerden bir zat olduğunu anlayıp, onun bereketiyle Müslüman oldu. Sonradan kabrin yerini çevirip ziyaret yeri haline getirdiler.
Yüce Allah sırrını mukaddes ve mübarek kılsın.