ABDÜLMECİD-İ SİVASÎ HAZRETLERİ

İstanbul

(d.1567 / ö.1639)

Halveti şeyhlerinin en büyüklerindendir. Pek çok eserlerde adı, İstanbul evliyaları arasında geçer. Künyesi, Ebü'l-Hayr, lakabı Necmüddin, şöhreti Sivasî, mahlası Şeyhî'dir. Büyük atası Muhammed Berekât'tır. Babası "Tuhfetü'l-Mülûk" ve "Ziyâiyye-i Cami" eserleriyle ünlüdür. 1567 yılında Zile'de doğdu. İlköğrenimini babasından aldı. Yedi yaşında hafız-ı Kur'an oldu. Sonra amcası Şemseddin Sivasî Hazretleri'nden, Fıkıh, Tefsir, Hadis gibi yüksek ilimler öğrendi. Devrin din bilginleri, onun yeteneklerine, zekâsına büyük hayranlık duydular. Hem üstadı, hem amcası olan Halvetiye tarikatının Şemsiyye kolunun kurucusu amcası Şemseddin-i Sivasî Efendi'den Farsça öğrendi. Daha sonra Türk, Arap ve Fars dillerinde çok güzel eserler yazdı. Farisî'ye büyük ilgi duyuyordu. Hangi dilde olursa olsun, bir kelimeyi inceleyip, araştırdığı zaman dil bilginleri parmak ısırırlardı. Mesnevî'ye bir açıklama yapmış, birinci cildinden sonrakiler müsvedde halinde kalmıştır. Bütün eserlerinin sayısı yaklaşık olarak elli kadardır. Otuz yaşına kadar amcası tarafından eğitildi. Şeyh Recep Efendi, onun hakkında şöyle der: "Amcamın oğlu Abdülmecid Efendi, sıfat, ilim, zevk, keşf, keramet, şeri­at, tarikat, marifet ve hakikat yolunda hepimizden üstündür." Zahir ve bâtın ilimlerini tamamladıktan sonra amcası tarafından Merzi­fon'da görevlendirilip ilim ve irşad hayatına orada devam ettiği anlaşılmakta­dır. 1596 yılında Merzifon'daki görevini tamamlayıp Zile'ye döndüğü, aynı hizmetlerine orada devam ettiği, Zile'de Pîrizâde Veli Efendi'nin yerine postnişin olduğu görülmektedir. Abdülmecid Sivâsî Efendi Hazretleri, mürşidi olan amcasının ölümü üze­rine Sivas'a gitti, dergâhın şeyhliğini üstlendi. Aynı yıl içinde, Padişah III. Mehmed tarafından İstanbul'a davet edildi. Bir süre Ayasofya Camii’nde vaiz­likte bulundu, aynı camide Tefsir ve Hâdis dersleri verdi. Önceleri Ayasofya Camii yakınında bir evde kaldı. Daha sonra Reisü'l-Küttâb Lâ'lî Efendi'nin kendisine hediye ettiği, Eyüp'teki bahçeli eve taşındı. Çarşamba'da Kızlarağası Mehmed Ağa'nın ölümü üzerine boş kalan dergâhta dersler verdi. Şeyhü'l-İslam Sun'ullah Efendi'nin teklifi üzerine vaiz ol­du. Oradan Şeyhzâde Camii'ne ve Sultan Selim Camii'ne tayin edildi. Üç yıl sonra da Yavasi Zaviyesi'ne "Seccâdenişin" oldu. O sıralarda Sultanahmet Camii'nin yapılması bittiği için bu caminin Cuma vaizliğine getirildi. Abdülmecid Sivâsî Efendi, Sultanahmet Camii'nin "Temel Şeyhi" oldu­ğu için, camiye temel atılırken de dua etmiştir. Şeyh Sivâsî Efendi Hazretleri, 1639 yılında, yetmiş iki yaşında Hakk'ın rahmetine kavuştu. Eyüp Nişancası'ndaki kabristanda yatan Şeyh Abdül Ehadü'n Nuri Efendi'nin kabri yakınındaki türbede gömülüdür. Ölümüne ait tarih beytini amcasının oğlu Şeyh Abdül Ehad Nuri Efendi yazmıştır. Şöy­ledir:

Bu bağ-ı fâninin gülü                                    Sivâsî-i sahip safa

Elbette fânidir hemân                                  İttûğü dem azm ü beka

Bakî kalır mı bülbülü?                                  Ağladı ona ins ü can.

Bakî değilken gülistan...                                Feryâd idüp âşıkları

Çün halk-ı âlem serteser                               Muhlisleri, sâdıkları

Geldikleri yere gider                                   Çak itti sîne her biri,

Âyâta ibretle nazar                                     Bâlâ u bes doldu figan.

Eyle gözin açup uyan.                                   Eflâke çıktı hayy ü hû,

Ol Gavs-i âlem Şeyhiyâ                                Gülbenk ile âlem dolu,

Hayran olup kişi ulu,                                    İster bulur arif olan.

Ulu kıyamet koptı san.                                 Çün sali gamda intikâl

Anın gibi bir er kanı?                                  İtti ol mahmûdi'l-hisal,

Şerhide nûr-ı sadrını,                                  Ahbabına var mı mecal?

Bildüre nefs ü Rabbini                                 Çeşminden akıtmaya kan.

Zahir ola sırrı cihan.                                    Gam itmiş iken aklı çak

Sırrını menbâ olanı                                      Tarihîni didi bu hâk.

Nûrına matla olanı                                       Bin kırk dokuzda aldı pak

Tavrına meşrâ' olanı                                    Sivâsi uçmakta mekân.

Şeyh Abdülmecid Sivâsî Efendi Hazretleri, devlet düzeninin korunması taraftarıydı. Bu bakımdan, Osmanlı Devleti'ne karşı ayaklanan Uzun Bölükbaşı ve Kara Yazıcı İsyanları'nı yapanları kınadı ve ayaklananların bastırılması için elinden geleni yaptı. IV.Murad'a Bağdad'ı fethedeceğini müjdelemiş ve sefere çıkmasını tek­lif etmiştir. Padişah sefere çıkarken de Hazreti Ömer (r.a.)'in kılıcını Sultan'ın beline o takmıştır. Oğlu Şeyh Abdülbaki Efendi, babasının yolunda yürümüştür.