SARI ABDULLAH EFENDİ HAZRETLERİ
(d.? / ö.1660)
Osmanlı âlimleri ve büyükleri arasında dinî, ahlakî ve siyasî eserleriyle üstün bir yeri olan irfan sahibi bir zattır. Mağrib şehzadelerinden olan babası Seyyid Muhammed Efendi İstanbul'a gelmiş, gördüğü iyi muamele ve güzel kabulden dolayı buraya yerleşmiştir. I. Sultanahmed devri sadrazamlarından Halil Paşa'nın kardeşi Muhammed Paşa'nın kızıyla evlenmiş ve bu evlilikten Abdullah Efendi dünyaya gelmiştir. Öğrenim çağına eriştiğinde, Halil Paşa'nın delaletiyle büyük mutasavvıf Aziz Mahmud Hüdayi Hazretleri'nden feyiz almıştır. Paşa'nın ikinci defa sadrazamlığında ve Şark Seferleri Kumandanlığı zamanında tezkirecilik görevi ile birlikte gittiği sırada, Reisü'l-Küttab olan Muhammed Efendi'nin Tokat'ta vefatı üzerine terfian bu göreve tayin olunmuştur. Fakat aynı yıl içinde sadrazamlığın Hüsrev Paşa'ya tevcihi dolayısı ile Halil Paşa ile birlikte Üsküdar'a dönmüş, Aziz Mahmud Hüdayi Hazretleri'nin dergâhında inzivaya çekilmiş, paşanın vefatından sonra da on yıl kadar vakit geçirerek 1047 yılında Ribab-ı Hümayun Riyaseti ile, ikinci Bağdat fatihi Sultan III. Murad'm maiyetinde Bağdat'a gitmiştir. Fetih ve zafer sırasında kaza sonucu şehit olan Reis İsmail Efendi'ye halef, hicri 1047 yılı sonlarında Diyarbakır'da, "Bedâyiü'l-Vekâyi" yazarı Hüseyin Efendi'ye selef olup, 1049 hicrî Şaban ayında riyaset vekâletine, 1050 yılı ortalarında Anadolu, bundan sonra "Cizye Muhasebesi"ne, 1060 yılında piyade mukabelesine ve 1065 yılı başlarında "Mensuh Mukataa"ya tayin olunarak önemli resmî görevlerde bulundu. Bu tarihlerden sonra divan memurluklarından çekilerek ilim ve ibadetle meşgul olmaya başladı. "Zair-i Adn ola ruhu Sarı Abdullah'ın", "Nesrin-i Adn ola İlâhî San Abdullah" mısralarının delaleti olan hicri 1071 (m.1660) yılında vefat edip, Topkapı'dan Maltepe hastanesine giden caddenin solunda set üstündeki kabristana defnedilmiştir. Kabir taşında: "Merd-i manevî şârih-i Mesnevi, sabıka Reîsü'l-Küttâb Hazreti Abdullah Efendi b. Seyyid Muhammed rûh-ı şerifleri için ve cemî-i ehl-i iman ervahı için rızâen lillâh fatiha" ibaresi nakşolunmuştur. Torunlarından Lâlizâde Abdülbâki Efendi'nin Bayramı melamilerinin hal ve menkıbelerinden bahseden basılmış risalesinden anlaşıldığına göre, Sarı Abdullah Efendi Hazretleri'nin sülük bakımından manevî terbiyecisi İdris-i Muhtefi Hazretleri'dir. Bununla beraber büyük mutasavvıf ve ulu pir Hüdayi Hazretleri'nin manevî terbiyelerinden de feyiz almıştır. Şiirleri genellikle tasavvuf vadisinde olup, mahlası "Abdî"dir. Eserleri:
Şerh-i Mesnevî,
Semeratü'l-Füâd fi Mebde-i ve'l-Meâd,
Nasîhatü'l-Mülûk, Tergîben li Hüsni's-Sülûk,
Mir'atü'l-Asfiyâ fi Sıfat-ı Melâmiyyeti'l-Ahfiya,
Ricâlü'l-Ğayb
Tevkiât-ı Selâtîn-i Osmaniyye Düstûri'l-İnşâ,
Mesleki'l-Uşşâk,
Cevherü'l-Bidâye ve Dürretü'n-Nihaye,
Tercüme-i Mekâsıdı'l-Ayniyye,
Tedbîru'n-Neş'eteyn ve İslâhü'n-Nüshateyn.
Eserlerinin bütün nüshaları Ali Paşa ile Halis Efendi Kütüphaneleri'nde bulunmaktadır.
Şiirlerinden bir örnek:
Mezâhirdir bütün eşya, bizim gördüğümüz zahir,
Cihanda her ne var ise heman envâr-ı rahmettir.
Hüdayi Hazretleri'nin bir gazelini tahmislerinden örnek:
Sana senden yakındır Hakk sakın olma dila gafil!
Heman senliktir ancak ortada buna olan hail,
Gözün aç, mânâyı anla, bu zevk ile olur hasıl,
Muhît-i bahr-i tevhidi bilip umman-ı bî sahil,
Vücûdun katresin mahvet, eğer olduysa ehl-i dil.
Yüce Allah sırlarını takdis ve mübarek eylesin.