İbrahim Hakkı Hazretleri
(d.1703 / ö.1772)
On sekizinci yüzyıl, Osmanlı Devleti'nde batılılaşma çabalarının başlangıç devresidir. Osmanlı Padişahı Üçüncü Ahmed'in tahta geçmesiyle, Paris'e gönderilen ilk Osmanlı Elçisi Yirmi sekiz Çelebi Mehmed'in gördüklerini saraya duyurması ile ilk pencere açılmış, İstanbul'un parlak bir sanat doruğuna yükseldiği "Lâle Devri" başlamıştır. İlk basımevinin açılması, tarih, coğrafya, sözlük gibi eserlerin basılması, bilimde, düşüncede ve sanatta Batı tesirinde eserler meydana getirilmesi, Osmanlı Türkiyesi’nde Batı’ya dönük bir devrin başladığını gösterir. Türk eğitim, bilim ve kültür tarihinde Batılı anlamda ilk ansiklopedik önemli bir eser olan “Marifetname"de bu devirde yazılmıştır. Özellikte Doğu ve Orta Anadolu'da çok okunan, çok tanınan "Marifetnâme" Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleri'nin eseridir. Bu zat, o devirde ünlü bilginler arasında yerini almıştır. İbrahim Hakkı Hazretleri, III. Ahmed'in tahta çıktığı yıl 18 Mayıs 1703’te Erzurum'un Hasankale ilçesinde doğmuştur. Babası, Derviş Osman adında, gönül sahibi, hoş sohbet, okumuş bir kişidir. Küçük oğlu İbrahim Hakkı'ya daha beş yaşındayken okuma yazma öğretmiş, ondaki üstün yetenekleri ve öğrenme askını görünce, okutmak üzere önce Erzurum'a, daha sonra da Siirt'in Tillo köyüne götürmüştür. Tillo köyünde tanınmış âlim ve mutasavvıf Şeyh İsmail Fakirullah oturmakta ve ders vermektedir. İbrahim Hakkı, dokuz yaşındayken bu büyük zatın önünde diz çökmüş ve ondan başta tasavvuf bilgileri olmak üzere çeşitli bilgiler elde etmiştir. On altı yaşına geldiğinde babasını kaybeden İbrahim Hakkı, bir süre daha Siirt'te kaldıktan sonra Erzurum'a gelmiş, kısa zamanda bilgisi ve hitabetiyle ün yapmıştır. 1752 yılma doğru şöhreti Doğu ve Orta Anadolu'ya yayılmış, İstanbul'a kadar uzanmıştır. Sultan Birinci Mahmud özel olarak İbrahim Hakkı Efendi'yi Saray'ına davet etmiş. Bu sebeple İstanbul'a gelen İbrahim Hakkı Hazretleri bilginler ve şairlerle, medrese ve tasavvuf çevreleri ile tanışmış, İstanbul'un zengin kitaplıklarında incelemelerde bulunmuştur. İstanbul'dan Erzurum'a, oradan da mürşidi İsmail Fakirullah Hazretleri'nin türbesinin bulunduğu Siirt'in Tillo köyüne dönmüş, ömrünün sonuna kadar bu köyde oturmuş, "Marifetname" başta olmak üzere, büyüklü küçüklü 45 eserini bu köyde yazmıştır. 69 yaşındayken 1772 yılında bu köyde vefat etmiş ve mürşidi Fakirullah Hazretleri'nin türbesine gömülmüştür. İbrahim Hakkı Hazretleri’nin Batı dünyasında da tanınan büyük eseri Marifetname'nin ilk bölümleri, dinî bir açıklamadan sonra, evren ve eşyanın oluşumundan, dünyanın yuvarlaklığından, güneş ve ay tutulmalarından bahseder. Kitabın diğer bölümlerinde ise Aritmetik, geometri, astronomi, coğrafya, tıp, ruhbilim, eğitim, ahlak ve töre konulan, çağına göre çok ileri bir anlayışla yer alır. İbrahim Hakkı Hazretleri Marifetname'sinde ileri, uyanık bir eğitimcidir. Okuyup yazmanın önemi üzerinde durur ve "kocanın eşine olan görevlerini sayıp dökerken: "Biri de eşine okuyup yazmayı öğretmektir" der. Eğitimin yüksek gücüne inanır. Bu inancını Mevlana Hazretleri'nin şu sözleri ile dile getirir: "Sen taş, kaya, mermer dahi olsan, eğer iyi bir terbiyecinin eline düşersen cevher olursun." Yine eserinin bir yerinde şöyle der: "Eğer insansak benliğimizi işletmek, kalbimizi avutmak, kafamızı aydınlatmak için uğraşmalıyız. Şu bilinmelidir ki, herkes kendisinin kuyumcusudur." Marifetname, aydınlanma şuuruyla yazılmış, Anadolu'yu aydınlatma çabası içinde olan bir bilgi dağarcığı, bir ansiklopedidir. Bu yüzden çok okunmuş, çok tanınmıştır. Eserlerinden yalnız Marifetname ve "Divan-ı İlahiyyat" basılmış, diğerleri basılmamıştır. Eserlerinden bir kısmı Türkçe, geri kalan kısmı Arapça ve Farsçadır. Eserler arasında katıksız bir Türkçe ile tasavvuf şiirlerini bir arada toplayan Divan-ı İlahiyyat'ın yeri müstesnadır. Bu divandan şu şiiri örnek olarak takdim ediyoruz:
Hak şerleri hayreyler
Zannetme ki gayreyler
Arif anı seyreyler,
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler.
Geh kalbini hoş eyler,
Geh hulkunu hoş eyler
Geh aşkına düş eyler,
Mevla görelim neyler
Neylerse güzel eyler.
Hiç kimseye hor bakma.
İncitme gönül yıkma
Sen nefsine yan çıkma
Mevla görelim neyler
Neylerse güzel eyler.